14 Aralık 2011 Çarşamba

Cilt Bakımı Dosyası ; Banyo

   Cilt Bakımı Serisine çoğumuzun ihmal ettiği, daha doğrusu üşendiği bir konu olan, Banyoda vücut bakımı ile girmek istiyorum.
Bende hep üşendim. Banyoya girince sıcaktan mıdır yoksa banyomu hep akşama bıraktığımdan mı biliyorum; hep uykum geldi; hep mayıştım; hep saçımı yıkayıp ve lifi şöyle bi sürünüp çıktım. Arada bir kese yapıp vicdanımı hafiflettim hep...Peki sonra noldu, selülitler tavan yaptı, çatlaklar aldı başını yürüdü, kıl dönmeleri kendini dönme dolaba binmiş zannetti, cilt pütürlerle, pürüzlerle doldu. Halbuki ne işi var onların, niye bunlara imkan tanıcaz ki, geldikleri gibi de gitsinler!!!
   O halde üşenmemiz, her banyoda bişeyler yapmamız lazım ki bu problemlerin başı kesilsin. Çünkü dediğim gibi bi bakım yaptırınca yada bigün falanca kremi sürünce bunlar aniden geçivermicek...Daha uzun bi süreye yayılmış ve düzenli aralıklarla tekrarlanan ufak ve basit metodlarla bunlardan kurtulmak mümkün.
Çatlakların lazer hariç bir tedavisi yokmuş ona artık eyvallah ettik ama selülitlerden tamamen kurtulmak mümkün. Ve artık okadar acımasız bi zamana geldik ki çok iyi fiziği olan ünlüleri magazinlerde selüliti varr şekilde görünce biz bile acımasızca eleştirip, yorum yapabiliyoruz azıcık selüliti. Eğer böyle yorum yapıyorsak ozaman bizde de hiç olmaması gerekir dimi en azından :)
Selülitlerini kafasına çok takan, canını bu konuya çok takan varsa düzenli bakımla bundan kurtulabilir. Mucize gibi geliyor duyunca ama bi arkadaşımın annesinin eklemlerinde bazı ağrıları vardı, kendisine bi masör tuttu hergün masaj yaptırıyordu ve kadının bütün selülitleri gitti 1 ayda! Üstelik 50 yaşında bir kadından bahsediyorum!  
   Dolayısıyla ümitsizliğe kapılmayın duşta yapacağınız bikaç ekstra şeyle onlara veda edebilirsiniz...
Öncelikle dandik fotoğraf makinemle kendi kullandığım şeylerin fotoğrafını, elimden geldiğince (!) , çekmeye çalıştım.



   Tabiki burada banyoda kullandığım herşey yok sadece konumuzla alakalı olanlar yer alıyor. Kullanım sırasına göre başlamak ve devam etmek istiyorum...Önce saçımı falan yıkadıktan ve sabunlandıktan sonra sıra, bütün ürünlerine tek kelimeyle bayıldığım Lush' ın süper vücut peelingi Rub Rub Rub' a geliyor.
   Bilmeyenleriniz için söyleyeyim Lush - ne yazık ki bizim ülkemizde pek bilinmiyor - tamamen doğal ürünlerden oluşan, içinde koruyucu maddeler gibi zararlı kimyasallar bulundurmayan  bir marka, hatta pek çok ürünü vegan...Rub Rub Rub da, mineral bakımından zengin olan ve cildi ekstra şekilde arındıran deniz tuzundan oluşan bir peeling. Ayrıca içinde taze limon suyu, yasemin çiçeği, limon yağı ve laktik asit de var kii , bunlar özellikle ciltteki pütürleri gidermek, cildi daha pürüzsüz bir hale getirmek, aynı zamanda da peeling etkisiyle kan dolaşımına yardımcı olmak açısından muhteşem...
   Ben kendi deneyimlerimle Rub Rub Rub veya benzer işlevi olan vücut peelinglerinin en iyi, exfoliating gloves olarak geçen eldiven şeklindeki keseler. Bu eldivenlerle daha az ürün kullanarak daha etkili bir sonuç aldım. Peelingten birazcık eldivenin içine aldığınızda akmadan bütün vücuda yayılma şansı daha çok oluyor.


   Ben kendi eldivenimi Body Shop' tan almıştım ama eldiven kullanmadan önce yine Body Shop' tan aldığım Kaktüs Fırçasını da denedim. Bu fırçalar da - özellikle mankenler tarafından - kuru vücudu fırçalayarak kan dolaşımını arttırmak ve bu şekilde selüliti önlemek için kullanılıyormuş, ben bunu duymadan önce duşta peelingi daha iyi uygulamak için kullanıyordum. Fakat bu şekilde hem fırça daha çok zarar görüyor hemde etkisi biraz daha sert oluyor. Dolayısıyla daha hassas cildi olanlar için pek uygun olacağını sanmıyorum. Fırçayı kuru olarak günde 1 kere ayaklardan yukarı (kalbe) doğru fırçalarsanız dolaşıma etkisi olacağı içinde selülitlere iyi gelecektir, ama dediğim gibi duşta eldivenler daha iyi.
Gelelim tonere...Body Shop'u pek sevmeyen bir insan olarak bir zamanlar bilinçsizce alışveriş yaparken aldığım Tea Tree Skin Clearing Toner...
   Benim karma bi cildim var. Bazen çok yağlıyken, bazen de acaip kuru olabiliyor acaip dengesiz bir cilt...Ama bu toneri hangi akla hizmet olarak aldığımı gerçekten bilmiyorum... Çünkü yüzünüze sürdüğüz anda Cossss diye yüzü yakıyor ve kızartıyor...İçinde alkol olduğu için böyle bir etkisi var sanırım ama söz konusu toner olduğunda cilt tipiniz aşırı yağlı olsa bile, içinde alkol olmaması gerekiyor diye biliyorum. Ben yüzüm için bunu kullanmayı hemen bıraktım çünkü cildimi kuruttu ve hemen kendime bi iyilik yapıp Lush' tan bi tonik aldım - ona tabi yüz bakımında değinilcek - bunu ise kalçamda korkunç bi şekilde çıkarak fena halde canımı sıkan sivilceler için kullanmaya karar verdim. Korkunç dememin sebebi benim cildim pek akneye meyilli bir cilt değil, benim ergenlikte bile tek tük sivilcem çıkmıştır yani..Ama kalçam bu kapsamda yer almıyor ne yazık ki ve bunun tek çözümü bakım...Vücudu ovalarken oraya 2 katı alaka göstermek ve kurutmak -en azından bende - işe yarıyor. Bu nedenle suyun kapalı olduğu ve benim vücut peelingi uyguladığım anda bu toneri kalçamdaki sivilcelerin üzerine sürerek bi süre bekletiyorum.
   Metal kutudaki kalıp şeklindeki şeyse yine Lush' ın katı kalıp halindeki body butterlarından, Aqua Mirabilis...Bu kalıp halindeki body butterlar en fazla 4 kullanımlık ve 24 lira. Bence Lush' taki diğer ürünlere - ve uzun süre kullanılmaları göz önünde bulundurulduğunda - pahalı. Ama gerçekten muhteşem nem veren, aynı zamanda içindeki peelinglerle cilde masaj yapan süper bir ürün. Bence kokusu da çok güzel - özellikle de bunun...
Lush' ta bu ürünün kullanımı için duşta suyu kapattıktan sonra vücut ıslakken bu kalıbı vücudunuzda dairesel olarak gezdirin ve ardından durulanın deniliyor. Fakat ben vücudum okadar ıslak olduğunda peeling etkisinin çok hafif kaldığını keşfettim ve biraz durulandıktan sonra - ama cildim hala nemliyken - ürünü uyguladığımda daha iyi bir etki yaptığını farkettim. Dolayısıyla body butterı cilde özelliklede topuk, karın, kalça, basen kısımlarına masaj yaparak uyguladıktan sonra duşa tekrar girip durulanıyorum. Tabi bunu her duşa girişimde yapmıyorum, daha çok zamanım olduğunda ve kendime bakım yapmak istediğim zamanlarda...Çünkü gerçekten banyodan sonra tüm vücuda krem sürmeye üşenen insanlar için üretilmiş bir body butter.
   Eğer elimde Aqua Mirabilis yoksa, ne biliyim evde kalmamışsa falan, herhangi bir vücut kremiyle duştan sonra kremleniyorum ve Watsons' tan sanırım 3 liraya almış olduğum selülit masajı adı altında satılan yuvarlak, üzerinde küçük plastikten parcaların olduğu şeyi elime takarak dairesel hareketlere karın, basen ve kalça gibi sorunlu bölgelerime masaj yapıyorum. Bu body butterdan daha fazla bi etki yapıyor ama daha kısa sürüyor. Ben şahsen, sürdüğüm krem emilene kadar yapıyorum çünkü kuru ciltte kaymadığı için yapılmıyor. Ama yine dolaşımı hızlandırmak için iyi bi yöntem bence - özelliklede fiyatı bukadar uygun olunca...
Yani naaptık, vücudu temizledikten sonra Rub Rub Rub ve kese eldivenimizle peeling yaparak iyice cildi arındırdık ve dolaşıma yardımcı olduk, yakıcı tonerle kalçadaki sivilceleri kuruttuk. Sonra duştan çıktık, hafif kurulandık ve içeriğindeki badem yağı ile yoğun nem verirken peelingde yapan Aqua Mirabilis ile hem peeling etkisinden faydalandık hemde vücudu nemlendirmiş olduk, sonra durulandık. Veya duştan sonra kremlenerek selülit masajcısı plastikle dairesel hareketler çizerek hem dolaşımı hızlandırdık hemde selülitleri gidermeye bi basamak daha yaklaştık.
Bide fotoğrada Lush' ın Dirty serisinden vücut spreyini göreceksiniz...Onun aslında bakımla pek alası yok, aslında var güzel kokmak da bakımlı insanın bi vazgeçilmezi :) bu spreyde yine doğal ürünleri ve doğal kokuları sevenler için tavsiye edeceğim bi ürün. Kokusu ilk sıkışta biraz erkeksi gelecek fakat zamanla çok güzel doğal bir kokusu oluyor ve inanılmaz kalıcı. Ben bunun üstümdeki etkisini çok sevdiğim için banyodan sonra bikaç kere fıslatıyorum en azından yataga hoş ve ferah bir kokuyla giriyorum. Eğer denedikten sonra fazla erkeksi bulursanız eşinize falan alın gerçekten memnun kalıcaksınız özellikle de kalıcılık açısından.
   Belki fazla belki az, en banyoda ve sonrasında bunları yapıyorum... Yeni fikirlere de açık olduğum gibi, düşüncelerinizi de paylaşırsanız memnun olurum.
   Sevgiyle kalın...


Cilt Bakımı Dosyası ; Giriş



   Konu cilt bakımı olunca uzun seneler hiçbir şey yapmadım.Suçluyum biliyorum, öyle de hissediyorum çünkü sonucu görüyorum...
   Yani gerçekten şöyle bişey yok : hiçbişey kullanma eksta bi çaba gösterme bişeycik olmaz, yaşın genç ihtiyacın yok ki, şimdi bunu kullanıyorsun 40 yaşında ne kullanıcaksın, sen şimdi eğitimine falan bak ilerde yaparsın cilt bakımını bilmemne hatta gider en kral yerde yaptırırsın vs vs vs...Yalan bunlar ya gerçekten inanmayın bunlara. Ben 23 yaşındayım hatta bitmek üzere 23, son 2 sene hariç hiçbişey kullanmadım. Hatta kulağımızı öyle bi doldurmuşlar ki nemlendirici falan kullanan arkadaşlarıma uzaylılarmış gibi falan baktım.Hep de şu 40 yaşında ne kullanıcaksın saçmalığı...Anca bu yaşımda geldiğimde fark ediyorum hatayı, göz altlarım kırışmışken alnımda ve dudak kenarında bikaç kırışıklık oturmuşken! Çünkü gerçekten şöyle bişey yok ; cildine bakma etme yıllarca sonra bigün çok pahalı (!) yada mucizeviii bi ürün kullan ve işe yarasın.Yok böyle bişeeey...Önemli olan cildinin ihtiyaçlarını yaşınla da orantılı olarak doğru tespit etmek ve o ihtiyaçlara uygun, o ihtiyaçlara cevap veren şeyleri düzenli olarak kullanmak. Kesinlikle işin sırrı bu; düzenlilik ve süreklilik... Yoksa ucuz ama kaliteli - daha doğrusu içeriği iyi - bi ürün pek çok zaman fiyat olarak çok daha pahalı olan bi üründen farksız, hatta daha iyi olabilir veya sizin ihtiyaçlarınıza daha iyi cevap verebilir.
   Ergenlikten itibaren bilinçli bir şekilde cilde dikkat etmek gerekiyo bence. Akneli ciltlerin akneleri sıkmak yerine akne kurutucu ürünlerle bunları kurutması ve yağ bazlı değil de, su bazlı nemlendiricilerle yüzünü nemlendirmesi kesinlikle bi gereklilik, özellikle de nemsiz ciltlerin sivilceye daha yatkın olduğunu düşünürsek. Ben mesela siyah noktalarımı sıkardım ve şimdi bazı siyah noktalarım (düzenli sıktıklarım diyelim ) diğerlerinden daha büyük ve ne yaparsam yapıyım, ne ürün kullanırsam kullanayım kalıcı olarak küçülmüyorlar.
   İşte bunları bana kimse söylemedi. Gerçekten, ben bilmiyordum. Bilsem dikkat ederdim bunlara ve bakım yapmayı eksik etmezdim. Bu sebeple cilt bakımı yazıları serisi yazmayı düşündüm. Yanlış anlaşılmasın ben bu konunun eğitimini aldım, aşırı bilgiliyim falan demiyorum; sadece ben, kendim, neler yapıyorum  bunları elimden geldiğince sizlerle paylaşıcam. Belki yaşı benden küçük bir arkadaş tesadüfen okur ve benim zamanında sahip olmadığım bilgileri bişekilde hayata geçirir 20li yaşlarına geldiğinde kendini daha iyi hisseder...
   Eğer sizde bişekilde bunları okuyor ve konuyla ilgileniyorsanız blogumu takibe alın ve arada bir kontrol edin.
   Ve bi sonraki yazıya kadar sevgiyle kalın...

11 Aralık 2011 Pazar

Onunla En Baştan : Emel Acar



Çok beğendiğim bir isim; hatta şu sıralarda Türkiye' de tarzını ve stilini en beğendiğim isim diyebilirim. Kendisi zaten çok güzel, kesinlikle benim güzellik anlayışımda bir kadın...


Show tvde tesadüfen Emel Acar'la En Baştan ismindeki programına rastlıyorum bazen - sanırım haftasonları oluyor - tek kelimeyle BAYILIYORUMMM...Bir insan bu kadar mı hanımefendi, bu kadar mı samimi, bu kadar mı sempatik olur! Ayrıca herzaman her giydiğiyle şık, her zaman güzel...Saçı ve makyajıyla da her daim ilham kaynağı ! Hatta programda ara sıra makyajsız görünmekten çekinmeyecek kadar da cesur..Kaldı ki çekinmesine de hiç gerek yok makyajsız da oldukça güzel.


Hepimize ilham olması için...



















15 Kasım 2011 Salı

Benim Olmak Zorundasın : Chanel Peridot











   Chanel' in Sonbahar 2011 koleksiyonunda çıkardığı 3 oje rengini görmüştüm Graphite simli gri , Quartz sedefli kahverengi , Peridot da yeşilli sarılı bir altın rengi şeklinde sıradan görünmüştü gözüme...ta kiiii kendisiyle yakından tanışma fırsatım olana kadar...Allahım o ne güzel bir altındır , her ışıkta farklı bir renge bürünen... Çok beğendim çok hemen yarın gidip alıcam...






23 Ağustos 2011 Salı

Kış Alışveriş Vurgunu ; Zara

    Kış gelip kapıya dayanmadan mağazalarda yeni sezon ürünlere bi göz atıyım dedim. Genelde ayy benim montum/çizmem/ceketim vardıııııııı diyip yeni sezon çıkınca bişey almam sonra kışın ortasında mont ceket falan gerekir ve almaya gittiğimde hiç güzel bi model kalmamıştır, herşey tükenmiştir falan filan...her sene de aynı senaryo yaşanmasın, bu sene bi fark yaratıyım kendi içimde diye alışveriş öncesi turuna çıktım. Her alışveriş merkezine, her mağazaya girdim.2 tane favorim var; biri İpekyol diğeri de Zara...
    İpekyol herzamanki gibi inanılmaz...Herşeye bayıldım ; deri ceketinden, kürklü hırka ve yeleklerine, elbiselerinden kotlarına ; olağanüstü.Fakat çok gereksiz pahalı...Yani tama iş kadınları falan alıyor ama giysiye okadar çok para verilmesine karşı bi insanım.Yani alttarafı İpekyol...Bir bluze 200-300 fiyat yazmak da nedemek.Gider marka alırım İpekyola okadar para bayılacağıma.O yüzden onu geçiyorum, Zarayı daha çok seviyorum :))
    Zara gerçekten eskiden daha güzel olurdu. Özellikle TRF kısmı. Bazı sezonlarda beğendiğim şeylerin sayısı beğenmediklerimi geçemese de, Mango' nun ölümünden sonra - evet bikaç senedir sizlere ömürr,, BKNZ: Mango pazar oldu* - Zara rakipsiz olarak Türkiye' de bir numara bence... 
    Yaz sezonunu çok çok beğenmemiştim ama kışın çok büyük bir vurgun yapmış.O ceketler (Chanel ekolü) , o tasarımcı kokusu taşıyan elbiseler, paltolar, renkler - özellikle hardal ve çam yeşili - ve daha neler neler ahhhh ZARA naaaaptın bize! Lafı fazla uzatmadan sezonun en beğendiğim parçalarını beğeninize sunmak istiyorum. Fotoğrafları Zara' nın kendi sitesinden aldım, fakat kombinler mi,  çekimin kötülüğü mü desem bilemiyorum parçaların güzelliğini yansıtamamış. Mağazada çok daha farklı ve kaliteli duruyolar. Buarada görüp beğenirseniz şiddetle gidip yakından bakmanızı tavsiye ediyorum.











   

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Once Upon A Time ; River Island Shoe Porn

    Eveeet bu torunlarımıza falan anlatacağımız bir hikaye...Bir zamanlar Türkiye' de River Island vardı. Fazla cici bici olsa da kıyafetler çok güzel, takı ve diğer aksesuarlar inanılmaz, ayakkabı ve çantalar nefes kesiciydi...Ne yazık ki bu hikaye de günümüzdeki diğer acımasız alışveriş kısıtlamaları gibi mutlu sonla bitmiyo.
    River Island' ın sahibi Türkiye'ye kirasal sebepler yüzünden gıcık olmuş ve bütün mağazalarını bir anda kapatmıştı.THE END.Ama bu buarada bitti miiiiii, bitmedi! Çünkü River Island' ın ayakkabıları bir harika! Bayılıyorummmm. Odak noktası kıyafet olan bütün mağazalardan en iyi ayakkabıları üreten River Island idi. Topshop ve Zara dahil ... Yalnız fiyatlar çok uygun sayılmaz, üstelik bide İngiltere'den geleceği vergisi kargosu ıvırı zıvırı bayaa pahalıya patlar gibi dursa da şu bebekleri görünce sadece sanat adına ( Sanat için sanat : ) paylaşmak istedim. 
    Geçen Taksim' de gittiğim bi sanat atölyesinden çok daha dikkat çekici :) Resimleri 
http://www.riverisland.com dan aldım yakından incelemek veya almak isteyen linkten ulaşabilir.